• BIST 9665.24
    • Altın 2925.396
    • Dolar 34.6389
    • Euro 36.4656

      Denge kuran Türkiye

      Refik Tuzcuoğlu

      Geçtiğimiz pazar günü Türk-Rus ilişkilerinde tarihi bir günün yıldönümü idi. İlk büyük kriz ihtimali, 24 Kasım 2015 tarihinde Rus uçağınının düşürülmesiyle kendini göstermişti. Davutoğlu, “emri kendisinin verdiği”ni söylediğinde işin nereye varacağı o günlerde öngörülemiyordu. 

      Rus Büyükelçisinin öldürülmesi ise bir başka kriz ihtimalini doğurmuştu.

      Kabul etmek lazım ki Rusya, FETÖ bağlantılı ABD merkezli bir operasyonlarla Türk-Rus ilişkilerinin keskin bir viraja sokulmak istendiğini anlamıştı. Türkiye’nin şeffaf ve olayın aydınlatılmasındaki samimi tutumu bu krizin önlenmesinde başarılı oldu. 

      Suriye-PKK-PYD sorununda da Rusya ile inişli çıkışlı birçok süreç yaşandı ve halen de yaşanıyor. Bazı konularda karşı karşıya gelindi. Bazı konularda ise iş birliğinin neticeleri devşirildi.

      Her şeye rağmen Türkiye’nin gerek Batı, gerekse Rusya ile ilişkilerinde dikkatli ve dengeli tutumunun birçok krizi önlediğini söyleyebiliriz.

      Bu denge siyaseti, Ukrayna-Rusya Savaşı’nda Türkiye’nin küresel itibarını artırdı ve kazanımlarını büyüttü. Buğday transferinde olduğu gibi. ABD ve Rus istihbaratına mensup casusların karşılıklı transferinde Türkiye’nin süreci yönetmesi gibi.

      Şayet Amerikan gazıyla hareket etmiş olsaydık, Avrupa’nın “topal ördeğe dönüşen dış siyasetine” benzer bir hale mahkum olabilirdik. Türkiye’nin başlatmadığı, ateşe benzin atmadığı, yangına körükle gitmediği bir mücadelede onarılmaz hatalar zincirinin ilk halkalarında yer alabilirdik.

      Geldiğimiz noktada durumun özeti şöyle:

       Trump’tan sonra ABD politikaları, Avrupa’yı Rusya ile mücadelede yalnız bırakacak gibi görünüyor. Trump bunu açıkça söylüyor zaten. O yüzden “Avrupa Ordusu” gibi yeni oluşum arayışları sıkça dillendiriliyor.

      Almanya, ordusunu baştan sona yeniden yapılandırmak istiyor. Almanya Savunma Bakanı Pistorius, “Alman Ordusu’nun savaşa hazır olmadığını” vurguluyor. “Rusya’nın silah üretiminde AB’yi dört kat geride bıraktığını” söyleyerek Avrupa ülkelerini uyarıyor. Almanya savunma sanayiinin küflenmiş çarklarını devreye alma hazırlığına soyunuyor. Ama bu iş o kadar kolay değil.

      Fransa’da Macron “NATO öldü” demişti. O sözler yeniden hatırlatılıyor.

      Diğer taraftan Rusya kıtalararası hipersonik füzelerini Ukrayna üzerinde denemesinin ardından, Ukrayna’ya destek veren Avrupa ülkelerini de vurabileceğini söylüyor.

      Biden yönetimi Ukrayna’yı Rusya önüne yem olarak attıktan sonra AB ülkelerini Ukrayna saflarında açık bir angajmana mecbur bırakmıştı. Şimdi Trump, “bu savaşta ben yokum” diyor. 

      Savaşı körükleyen ABD…

      Rusya-Ukrayna barışını İstanbul’da engelleyen ABD-İngiliz ittifakı… Rusya’ya karşı AB bloğunu açık cephe haline getiren yine ABD…

      Karagöz/Hacivat temsillerinde; “Yıktın perdeyi eyledin viran” sözünün baş aktörü olan ABD şimdi, “başınızın çaresine bakın” diyor.

      Özetle Avrupa’nın kafası karışık ve ölümcül tehditler kapıda.

      Bugün Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, denge kuran dış siyasetinin ne kadar kıymetli olduğu bir kez daha anlaşılıyor.

      Rusya ve Ukrayna ile konuşabilen bir Türkiye var.

      ABD merkezli her türlü zorlamaya rağmen, Karadeniz’in çatışma alanına dönüşmesini önlüyor ve Montrö’yü kararlı bir şekilde uyguluyor.

      Avrupa’nın yalnız kalma duygusu, Türkiye’nin stratejik değerini artırıyor. NATO’nun ikinci, Avrupa’nın ise birinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye’nin Avrupa için dostluğunun ne kadar önemli olduğu kez daha anlaşılıyor.

      NATO Genel Sekreteri Mark Rutte“Kollektif güvenliğimize yönelik giderek artan zorlukları ele almak için Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir araya gelmeyi sabırsızlıkla bekliyorum” diyor.

      ABD ve AB ülkelerinin ambargoları sayesinde, inanılmaz başarı öyküsüyle devleşen Türk Savunma Sanayii’ne ambargo koyan Batı ülkeleri, kaderin cilvesine bakın ki şimdi Türkiye’nin desteğine muhtaç hale geldi. O sebeple onurlu bir “U dönüşü” kurnazlığıyla ilişkileri yumuşatmak istedikleri gözlerden kaçmıyor. 

      Eurofighter Typhoon uçaklarının Türkiye’ye satılmasına Almanya’nın verdiği izni de böyle okumak lazım.

      Türkiye kuşkusuz gelişmekte olan yeni sürece milli menfaatleri vizyonundan yine dengeli yaklaşacaktır.

      Batı’nın pragmatist tutumunu unutmadan…

      Kış mevsiminde Türkiye’ye yaşattıkları ayazı unutmadan… 

      Bu yazı toplam 36 defa okunmuştur.
      • Yorumlar 0
      Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
      Yazarın Diğer Yazıları
      Tüm Hakları Saklıdır © 2010 Kayseri News | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
      Tel : 0000 000 00 00