• BIST 9380.95
    • Altın 3957.954
    • Dolar 37.9013
    • Euro 42.9351

      Dünyanın Trump gündemi

      Refik Tuzcuoğlu

      Dünyanın Trump gündemi

      REFİK TUZCUOĞLU

      1990’larda Yeni Dünya Düzeni kavramı derinlemesine tartışılmıştı. Sovyetler Birliği’nin yıkılışının akabinde ABD merkezli tek kutuplu Yeni Dünya Düzeni’nin, ülkeler üzerinde oluşturacağı etki çözümlenmeye çalışılıyordu. 

      Dünyada köklü değişimlerin yüz yıllık periyotlarda gerçekleştiği kabul edilir. 1990’lı yıllarda yaşanan tartışmaların akabinde 2000’li yıllar yeni yüzyılın tavrının netleşeceği bir dönem olarak tahmin edildi.

      Birinci Dünya Savaşı’yla kurulan jeopolitik düzenin oturmadığı hep zikredilmiştir. Hatta İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasının ana sebebinin Birinci Dünya Savaşı’ndaki paylaşıma itiraz olduğuna atıf yapan bir hayli siyaset bilimci var. 

      Nitekim Sovyetler’in dağılması, İkinci Dünya Savaşı galiplerinin oluşturduğu zorlama jeopolitikte hızlı bir değişimi beraberinde getirdi. Parçalanmış iki Almanya birleşti. Balkan coğrafyasında Yugoslavya dağıldı. Dünün Sovyet Bloğu üyesi olan Polonya, Romanya, Estonya gibi ülkeler bugünün Rusya’sını bağımsızlıkları için bir tehdit olarak gördüler. Ukrayna Savaşı bu endişeleri AB ülkeleri nezdinde ciddi bir boyuta taşıdı.

       “Tarihin sonu” tezi üzerinden “globalizm” veya “küreselleşme”nin ne getirip ne götüreceğinin tartışıldığı yıllardan bugüne gelelim.

      Graham Fuller gibi önde gelen strateji uzmanları ABD ve AB ülkelerinin konjonktürel bir düşüş trendine girdiğini ifade ediyor. Sanırım Fuller, Trump gibi bir liderin gelerek, anlaşılması zor kararlarla küreselleşmeyi bu kadar hızlı tahrip edeceğini hiç öngörmemiştir. 

      Friedman’ın Çin’in “kâğıttan kaplan” tezi de geçerliğini kaybediyor. 2018 yılında ABD’ye çok daha bağımlı görünen Çin ekonomisi, BRİCS üzerinden çemberi genişletti, alternatifleri çoğaltma stratejisine yöneldi. 

      Dünyanın geleceğine yönelik uzmanların değerlendirmeleri sürpriz dönemlerde yeniden masaya yatırılmaya muhtaç. Zira Trump, kişiliği ve politikalarıyla sürpriz dönemlerin kapısını araladı.

      Trump’la birlikte, küresel dünyada ciddi dalgalanmalar var. Türbülanslar çok yönlü. Ekonomiye dayalı belirsizlikler yanında güvenlik riskleri de artmış durumda. 

      Rusya tehditi karşısında AB ülkeleri bir Trump sürprizi ile ABD’nin güvenlik şemsiyesinden mahrum vaziyette kalıverdiler. Üstüne bir de gümrük tarifelerinden kaynaklanan türbülanslar var. Tarifeleri önce artıran ardından 90 gün erteleyen Trump, ekonomi piyasalarını hop oturtup hop kaldırıyor. 

      Çin’e karşı başlatılan ticari/ekonomik savaşın akıbeti nereye varacak belli değil. Dünya tarihi ekonomik paylaşımlardan kaynaklanan ihtilafların günün birinde sıcak çatışmaya dönüştüğünü gösteren sayısız örneği barındırıyor. 

      İran’a ABD/İsrail ittifakının bir operasyon ihtimali hararetle konuşuluyor. Cumartesiye kadar süre vermeler Trumpvari bir meydan okumayla ilan ediliyor. Böyle bir operasyonun öncelikle bölge ülkelerinde ciddi bir kaosa, sonrasında da Çin’in Tayvan’a müdahalesine varıncaya kadar sürpriz gelişmelere sebep olacağı birçok mahfilde dillendiriliyor. 

      Trump’ın politikaları Doğu’dan Batı’ya tüm dünyayı etkilerken elbette Türkiye de bu tesirlerden azade değil. 

      Türkiye ile İsrail hattında Suriye üzerinden yaşanan gerilimin nereye evrileceğini öngörmek zor. Her ne kadar Türkiye İsrail ile bir çatışmayı düşünmüyor ve İsrail de Türkiye ile çatışmaktan kaçınmak isteyecek idiyse de durum böyle. İsrail şimdilik meydanı boş bulmanın pervasızlığı ile Suriye üzerinde uçaklarını uçuruyor, dilediği yeri hukuksuzca bombalıyor.

      Türkiye’nin Suriye’de kuracağı askeri üslere yerleştireceği hava savunma sistemleri İsrail’e dilediği gibi volta atma imkanı vermediğinde ne olacak? 

      Netanyahu’nun son ABD ziyaretinin merkezi bu konu. Türkiye’nin Suriye’de kuracağı askeri üsleri kırmızı çizgi olarak görüyor İsrail. Türkiye hiçbir zaman komşu ülkelere karşı saldırgan bir tutum izlemedi. Ancak İsrail’in kuduz köpek misali sağa sola saldırması bölgeyi bir türlü istikrara kavuşturmuyor. Gazze’de kalıcı bir istikrar olmazsa Hakan Fidan’a göre normalleşme olmayacak.

      Son görüşmede Trump, Netanyahu’ya; “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkilerinin iyi olduğunu, Türkiye ile yaşanılan her sorunu çözebileceğini, kendisinin de makul olması gerektiğini” söyledi. Bu sözler Netanyahu’nun duymak istediği sözler olmamakla birlikte, Türkiye için de koşulsuz destek anlamı taşımıyor. Trump, Çin Devlet Başkanı için; “Xi’yi çok seviyorum ve saygı duyuyorum, ancak Çin bize hiçbir zaman düzgün davranmadı” diyebiliyor.  

      Küresel ölçekte endişeleri artıran Trump’ın işte bu anlaşılmaz tutumları. Şimdi dünyadaki tüm liderler “Çalıyı dolaşıp ayıyla dalaşmama” hesabını nasıl yürüteceklerini düşünüyor. 

      Son söz; olağanüstü sürprizlere karşı hazırlıklı olunması gereken bir dönemden geçiyoruz. 

      Bu yazı toplam 82 defa okunmuştur.
      • Yorumlar 0
      Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
      Yazarın Diğer Yazıları
      Tüm Hakları Saklıdır © 2010 Kayseri News | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
      Tel : 0000 000 00 00