• BIST 9751.85
    • Altın 2818.586
    • Dolar 34.0293
    • Euro 37.9164

      Rutin ötesi belediyecilik

      Refik Tuzcuoğlu

      Belediye seçimlerinin üzerinden yaklaşık 6 ay geçti. Seçim sonuçlarını masaya yatırdığımız uzun bir değerlendirme dönemi yaşadık. TV ekranlarında açık oturumlar, digital platformlarda, matbu gazete ve dergilerde analiz yazıları vs. Uzun bir süredir sahayı yakından gözleyen, geçmişte bu konularla ilgili raporlar hazırlayan bir kişi olarak çok farklı detaylar ve derin analizlerim olur elbette. Ancak konuşulacaklar konuşuldu, yazılacaklar yazıldı. Şimdi artık hizmet ve icraat zamanı.

      Bu çerçevede; şehirciliğin farklı alanlarına dair düşüncelerimi zaman zaman paylaşmayı düşünüyorum. Bugünkü yazımda ‘şehre bir de bu açıdan bakalım diyebileceğim bir konuyu gündem yapmak istedim. Yazının öncelikli muhatabı belediye başkanları tabi. Zira Belediye Başkanlığı, olağanüstü kıymetli bir görev. Fiziki belediyecilik hizmetleri insanımızın hayatını sorunsuz yaşamaları bakımından önemli. Çevre temizliği, ulaşım hizmetleri, yol yapımı, park bahçe hizmetleri, sosyal belediyecilik vs. Ancak şehircilik hizmetleri sadece bununla sınırlı değil ve olmamalı. Belediye başkanının, bu hizmetlerin daha ötesinde değerli bir misyonu var: Şehrin ve o şehirde yaşayan insanların emanetini üstlenmek. Şehr-ul emin olmak. Belediye başkanının belki en büyük çerçevede tarihi misyonu bir medeniyet banisi’ olmak. Bunun farkında olan kaç tane belediye başkanı vardır bilmiyorum, ama farkında olan başkanlar olduğunu biliyorum.

      İnşa ve ihya sürecini, kadim medeniyetimizin aidiyeti perspektifinden yürütmek, yönetmek… İşi anlamlı ve kalıcı kılan taraf bu. Medeniyet olarak bir iddiamız varsa belediye başkanı tam da bu iddia için varolmalıdır. Yoksa yaptığı iş; çöp toplayıp, asfalt dökmek ve diğer rutin hizmetlerden öteye gitmez.

      Şehri daha derin bir perspektiften görmek lazım.

      Şöyle ki, şehri inşa eden insandır. İnsan ve toplumun; maddi ve manevi birikimi, idrak ve imkanı şehir olarak vücut bulur.

      Şehir bir vitrin gibidir. O vitrinden, biz insan ve toplumun yapısını izleriz.

      Şehir bir ayna gibidir. O aynadan, ne iseniz onun yansımasını görürüz.

      Hz. Mevlana şöyle söyler; “Aynada gördüğün şekil senin şeklindir aynanın değil.”

      Bazan öyle yüce gönüllü insanlar gelir ki şehre büyük değerler kazandırır. Kimi zaman şehrin kimliği ve ruhu olur. Fatih’in İstanbul’u gibi. Mevlana’nın Konya’sı gibi.

      Şehir aynı zamanda insanı mayalayan bir vetiredir. İnsana bulunduğu platformdan bir aşılama yapar, değer transferi gerçekleştirir, estetik bakış açısı kazandırır.

      Hacı Bayram Veli bir dörtlüğünde; şehir yapılırken, taş ve toprak arasında kendisinin de inşa olunduğuna atıfta bulunur.

      Mimar Sinan’ın Süleymaniye’sinde yetişen bir çocuk ile gecekonduda doğup uzaktan gökdelenleri izleyerek büyüyen bir çocuğun hayata bakışı, ufukları ve estetik anlayışları aynı olmaz. Zira bir Sinan aşısı ulaşmıştır o gence. O sebeple şehir yönetimlerinin imardan tutun da şehirciliğin saha uygulamalarına kadar yeni nesillere karşı bir vizyon sorumluluğu vardır.

      Şehri; bulunduğu seviyenin daha üstüne taşımak büyük bir ufuk, büyük bir idrak ve yüce bir gönül ister. Aklın kavraması, kalbin hissetmesi ve her ikisindeki uyumun mekana, sokağa, mahalleye yansıması ve tüm bunların bir ahlak disiplininin murakabesinde yürümesi gerekir.

      Hayat bir değişim ve ihtiyaçların zuhuru çerçevesinde akar. Şehrin, bu değişime ve ihtiyaçlara hızla adaptasyonu önemlidir. Ancak bu değişim/gelişim; şehrin ruhunu, tarihi ve doğal kimliğini ifsat edecek şekilde olmamalıdır. Bilakis o kimliği geliştirmeli ve şehrin kadiminden ilham alarak mesafe almalıdır. Bu, belediye başkanlarının yapması gereken bir iştir.

      Şehirler, belediye başkanı ve belediye yönetimlerinin ufku nisbetinde geleceğe doğru yürürler. Bir belediye başkanının ufku, onun hayalinin sınırlarını tayin eder. Ufku büyük insanlar, şehirleri için büyük hayaller kurarlar ve bu hayali gerçekleştirmek için mücedele ederler.

      Belediye başkanının bilgisi neyse, onun kadar iş yapma kabiliyeti vardır.

      Görgüsü ve edebi nasılsa, söz ve fiiline o yansır.

      Ne kadar zevk-i selim sahibi ise şehir estetiğine onu yansıtır.

      Medeniyet tasavvurundaki derinliği nisbetinde dünü bugünle, bugünü de gelecekle buluşturur.

      Bu birikimin oluşmadığı şehirlerimizde her türlü karmaşayı görürsünüz. İmar karmaşası görürsünüz. Mimari karmaşa görürsünüz. Estetik karmaşa görürsünüz.

      Zihinlerdeki karmaşa şehre yansımıştır. ‘Üstü kaval altı şişhane’ tuhaf tuhaf yapılarla karşılaşırsınız. Düz gitmesi gereken bir yolun anlamsızca kıvrıldığını görürsünüz. Kadim bir mimari yapının yanında ne idüğü belirsiz modern bir yapıyla karşılaşırsınız.

      Hasılı vel kelam, şehri maddi ve manevi tüm birikimleri ile insan inşa eder dedik ya! İşte bu tuhaf görüntü, o şehir özelinde aynadaki BİZ’in görüntüsüdür.

      Bu yazı toplam 278 defa okunmuştur.
      • Yorumlar 0
      Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
      Yazarın Diğer Yazıları
      Tüm Hakları Saklıdır © 2010 Kayseri News | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
      Tel : 0000 000 00 00