Çukur Eylemleri dönemiydi.
PKK terör örgütü, Suriye tarafında Rojava ismini verdiği oldubittiyi Türkiye’ye taşımak için Hendek Eylemleri’ni başlatmıştı. Terör örgütünün ham bir hayal uğruna başlattığı çatışmalar, şehirlerimizde büyük tahribata yol açıyordu.
Hendek Eylemleri’nin olduğu dönemlerde yerel yönetimlerden sorumlu koordinatörlük görevim nedeniyle belediye hizmetleri boyutunu takip ediyordum. Dolayısıyla belediye başkanlarımızdan yaşanan olaylar hakkında sahadan anlık bilgi alma imkanımız mevcuttu. Vatanperver belediye başkanlarımızın o dönem fedakarlıklarını kalemle tarife kalkmak eksik kalır. Zira hizmet etmek için ölümü göze almanız gereken bir dönemden geçiyorduk. Böyle bir risk altında şehirlerimizi, beldelerimizi koruma mücadelesi yürütülüyordu.
Güvenlik güçlerimiz, meskun mahal operasyonlarıyla şehirlerimize yerleşmeye çalışan terör yapılanmasını bir bir temizledi.
Hadiseler olanca hızıyla sürerken teyite muhtaç pek çok bilgi dolaşıyordu. Kafkasya ve Ermenistan taraflarından Sniper’ların PKK saflarına geldiği söylentileri vardı mesela. İthal katillerin finansmanının HDP’li belediyeler tarafından karşılandığı iddia ediliyordu.
“Bunun teknik olarak mümkün olamayacağını, gerçek dışı bazı malûmatların dillendirilmiş olabileceğini” tam da düşünürken Ağrı Patnos Belediye Başkanımız Cem Afşin Akbay Bey aradı. “Belediyenin ekonomik olarak zor durumda olduğunu, önceki dönem HDP’li belediye yönetiminin çok yüksek ücretlerle sendika sözleşmesi yaptığını ve maaşlara yetişemediği”ni aktardı. 47 tane Eğitim Destek Evi’nde görev yapan eğitmenin neredeyse kaymakam maaşına yakın bir aylık aldığını söyledi.
Onların görevi de propaganda eğitimi vermekmiş.
Nerede?
Belediyenin tahsis ettiği mekanlarda.
Kim adına?
PKK adına.
Cem Bey, kaymakamlıktan ayrılarak Başkanlığa aday olmuş ve seçilmiş bir isimdi. Diğer vasıfsız işçilerin çoğunun da yine Bakanlıklardaki daire başkanına yakın maaş aldığını böyle olunca da yatırımlara kaynak kalmadığını anlattı. Eğitimci adı altında terör örgütünün propagandasını yapanların işine son verdi tabii ki.
Sonradan pek çok yerde ortaya çıktı ki, PKK çalışan işçilerin asgari ücret üstündeki kısmını ellerinden alıyormuş. İşçilerden alınan paralar PKK’ya elden aktarılıyormuş. PKK’nın İBAN numarasına belediye hesabından havale çekecek değillerdi ya! Böyle bir yol bulmuşlar.
Bunu niye anlattım?
Bu ve benzer yollarla vatanın birlik ve bütünlüğünü bozmaya çalışan terör örgütüne destek olan belediye başkanına devlet ne yapmalı?
Halka ve şehrine hizmet için milletin vergilerinden toplanarak belediyeye aktarılan kaynağı, şehrinin insanlarına değil de terör örgütlerine aktarıyorsa hukuk ne yapmalı?
İşte bu konu, yani; seçimle iş başına gelmiş belediye başkanlarını terör örgütü ile irtibatı ve ona desteği gerekçesiyle görevden almanın yanlış olup olmadığı konusu siyaset dünyamızın hararetle tartışılan gündemleri arasında.
Türkiye’de hemen her olay siyasallaştırıldığı için konular makûliyet çerçevesinde değerlendirilemiyor. Oysa AB ülkelerinde bırakın terörle irtibat konusunu, ‘güven unsurunun kaybolduğu’ gerekçesiyle görevden alınan belediye başkanları var. Üstelik yargı kararları netleşmeden.
İspanya’da 2017 yılında referandum çağrısı yapan 700 belediye başkanı hakkında yasal işlem yapıldı. Almanya, Fransa, ABD, Kanada, Estonya ve daha birçok ülkede muhtelif gerekçelerle belediye başkanları görevden el çektirilmiştir. Yani bize demokrasi nutku atan AB ülkelerinde ve ABD’de durum böyle.
Türkiye’deki uygulamalara gelirsek; terör örgütleri ile irtibatı olanlar hariç, HDP/DEM çizgisindeki belediye başkanlarının tamamı görevden alınmadı. İşini düzgün yapan, PKK ile irtibatlı olmayan belediye başkanları görevlerine devam ettiler.
Gelelim Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden alınması konusuna.
Terör örgütü yöneticilerinden KONGRA-GEL Eş Başkanı ve aynı zamanda KCK Yürütme Konseyi Üyesi Remzi Kartal ile en az 14 kez görüştüğü söyleniyor. Kırmızı bültenle aranan bir terörist Remzi Kartal. Belediye Başkanının ayrıca terörle irtibatlı yüzlerce isimle görüştüğü bilgisi paylaşılıyor. Şüpheli hesap hareketleri ve PKK’ya yakın sanatçılara astronomik paralar ödenerek konserler verdirildiği iddiaları var. Buna PKK iltisaklı personel alımları mevzusu da ekleniyor. Kuşkusuz yargılama sonunda bunların hepsi bir netliğe kavuşacaktır.
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer gözaltına alınınca ortalıkta kızılca kıyamet koptu.
Ahmet ÖZER, CHP-DEM’in İstanbul Esenyurt için ittifak adayı. İmamoğlu, Özer’in adaylığında belirleyici olan isim. O sebeple Özer’in gözaltına alınmasını İmamoğlu’na yönelik bir operasyon olarak değerlendiriyor, İmamoğlu’na yakın medya mensupları.
Hayır o da değil; “CHP’ye yönelik bir operasyon” deniliyor.
Hayır o da değil; “Özel ile İmamoğlu’nun arasını açmaya yönelik bir operasyon” deniliyor.
Deniliyor, deniliyor…
Yani konu yine siyasal bir zemine çekildi.
Hiç kimse “bu iddialar yanlış, doğrusu şudur” demiyor. En azından şimdiye kadar ulaşan bir bilgi olmadı.
Yargı ve Emniyetin bu kadar hassas bir konuda eli boş hareket edeceğini düşünmüyorum.
Son söz
“İçeriyi tahkim etmek ve kardeşliği güçlendirmek maksadıyla el uzatılacağı, terörle ilgili konularda ise esneme olmayacağı” mesajını da görmek gerekiyor.